6 Aralık 2013 Cuma

Umutsuz - Collen Hoover

  Lütfen kitabın adına aldanmayınız. Adı umutsuz olsa da insana umut aşılayan bir kitaptı. Sonuna doğru gerçekten moral bozucu, kalp kırıcı olaylar yaşansa da asla umutsuz bir kitap değildi. Sonsuza kadar yalnız kalmayacağını ve sevileceğini bilen bir insan nasıl umutsuz olabilir ki.

  Öncelikle baş karakterleri tanıyalım. Sky, küçükken yalnız yaşayan annesi tarafından evlat edinilmiş, teknoloji erişimi olmayan, evde eğitim görmüş bir kız. Tek arkadaşının (her uslu kızın yanında bulunan çılgın dostlardan)erkeklerle arası fazla iyi olduğundan yaşadığı yerde kendisinin de kötü bir şöhreti var. Gerçi kendisi de az değil fakat takıldığı erkeklere karşı hiçbir şey hissedememe gibi bir problemi var. Ta ki Dean Holder'la tanışana kadar.

  Holder'ın şöhreti Sky'dan da beter. Kardeşinin ölümünden sonra yoldan çıkıp gay bir çocuğu dövdüğü sonra da ıslahevinde kaldığı söyleniyor. Fakat her söylenene inanmamak lazım değil mi? Holder sürekli bir arayış içerisindeydi, Sky ile tanışana kadar.

Kitabı okurken bir çok yerde iki insanın birbirlerine karşı bu kadar açık olup olamayacağını sorguladım. Bu ikili, şimdiye kadarki en uyumlu çift listemin en üst sırasına yerleşti (yok öyle bir liste ama olursa ilk sıradalar ^_^) Dean'in Sky'a karşı koşulsuz sevgisi, yaşadığı her şeyde yanında durması...

Bir çok kişinin kaldıramayacağı şeyler yaşamalarına rağmen, birbirlerine tutunmaları bu kitabın asıl olayıydı bence. Konuya giremeyeceğim çünkü bu kitabın içinde zamanla açığa çıkacak sırlar var ve her birinin öğrenilmesi farklı bir etki yaratıyor. Sizin için bunu mahvetmek istemiyorum.

Kitabın dili gayet hoştu ve yazım hatası farketmedim fakat az evvel anladım ki ingilizcesinden okumalıymışım. Artık kaç günde okurdum bilmiyorum ama orta düzey bir ingilizce yeterli olacaktır. Bazı kelime oyunlarını tam olarak çevirmek imkansız olduğundan anlayamadığım bir yer vardı ki onu da az evvel öğrendim. Like+Love=Live." I live you, Sky" "Seni yaşıyorum, Sky" olarak çevrilmiş ama kabul edelim ingilizcesi kadar tatlı olmuyor.

Başka bir yorumlamada görüşmek üzere ^_^


Kış Okuma Şenliği (Kasım)

Yazın yapılan okuma şenliğine de katılmıştım fakat kitapları önceden belirlediğimden kendimi çok sınırlanmış hissetmiştim. Okuyacağım kitaplar eğlenceden çok görev gibi gelmişti, bu yüzden etkinliği sadece iki, üç kitap okuyarak tamamlamıştım (bahaneleeer, bahaneler ^_^) Bu sefer kitaplarımı önceden belirlemedim ve sınav dönemim olmasına rağmen etkinlikten iki kitap okuyabildim. Etkinlik dışından da ise üç kitap okudum (Umutsuz, Ayaklı Bela, Ötekiler Arasında). Anlayacağınız bereketli bir ay oldu.




6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.
Bu kategori için Yaşar Kemal'in İnce Memed'ini okudum. Aynı kitabı yazar etkinliği kapsamında okuduğumdan bir taşla iki kuş vurmuş oldum. Kitapla ilgili yorumuma buradan ulaşabilirsiniz. 421 sayfa-Adam yay.

8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
Bu kategori için ise F. Scott Fitzgerald'tan Muhteşem Gatsby'i okudum. Henüz filmini izlemedim ama mutlaka izleyeceğim. Parti sahnelerini gerçekten merak ediyorum ama Gatsby'nin hayalkırıklığına bir kez daha katlanabilecek miyim bilemiyorum. 201 sayfa-Artemis yay.


Pek sevgili Pinuccia gibi benim de 35 puanım oldu ^_^


23 Kasım 2013 Cumartesi

İnce Memed 1 - Yaşar Kemal

Bu kitap edebiyat öğretmenimin tavsiye ettiği kitaplardan biriydi. Bu yüzden yıllardır okumayı düşünüyordum. Harekete geçmeme ise "pinucciasbooks" un yazar ayları etkinliği vesile oldu. Burdan etkinlik sahibimize teşekkürlerimi yolluyorum.

(Ben, Adam yayınlarının basımını okudum fakat bu kapağı daha orijinal buldum.)

Kitap, Toros'un düzlüklerindeki fakir bir köyde yaşayan, Ağa'nın zulmüne uğrayan bir gencin, İnce Memed'in hikayesini anlatıyor. Memed'in hikayesi dediğime bakmayın, onun üzerinden o coğrafyanın hikayesini okuyoruz aslında. Ülke otoritesinin erişemediği topraklarda, ağaların insafına bırakılmış köylülerin, nasıl olsa af çıkacak düşüncesiyle ellerinden geleni ardına koymayan eşkıyaların, köylülerin topraklarını almak için eşkıyaları kullanan ağaların, yörüklerin, hapishanedeki kadınların hikayesini okuyoruz. 

Başlarda geniş tasvirlerden bunaldım fakat gittikçe azaldılar. Zaten yazarın tarzına da alışmıştım o zamana kadar. Memed'in Abdi Ağa'nın zulmüne baş kaldıran ilk kişi olması, onun isyanının bile zorunluluktan gerçekleşmesi, halkın çaresizliği ve cahilliği içimi burktu. Memed'in masum bir çocuktan eşkıyaya, Ağa'nın ise bir zorbadan korkağın tekine dönüşmesi "ilahi adalet!" dedirtti ve sonuna dek baş karakterimizin kaderini değiştirebileceğine dair umudumu korumamı sağladı.

Utanç verici bir şekilde, ağalık sistemini, varlığını nasıl o şekilde sürdürebildiğini algılayabilmem, İngiliz aristokrasisini anlamamdan daha uzun sürdü. Ülkemin insanlarının geçmişine karşı çok ilgisizmişim. 
(Kendime Not: Daha çok Türk yazar okumalıyım.)


Yorum ve eleştirilerinizi bırakabilirsiniz ^_^

9 Kasım 2013 Cumartesi

Senden Önce Ben - Jojo Moyes


Selam sevgili okuyucu! Öncelikle insanların “çok satan kitaplar” a karşı önyargısını anlayamadığımı belirtmek istiyorum. Bazılarının çok satma kaygısıyla yazıldıkları fikrine katılıyorum fakat her kitap ayrı ayrı değerlendirilmeli, yani "ben bestseller okumam" tarzı tepeden bakan yaklaşımlardan hoşlanmıyorum. Ben de bu kitabı aynı bu şekilde düşünen bir arkadaşın blogunda okudum, böyle düşünüyor olmasına rağmen eleştirebilmek için okumuş sanırım. Blog yazarı arkadaş yazısına kitabın sonunu söyleyerek başlıyor –ki gerçekten en sinir olduğum şeydir-ve kitabı yerden yere vuruyordu. Yazım üslubunu hiç beğenmememe rağmen kitap hakkında da bir fikrim olmadığından bir yorum yapamadım. Böylece kitabı okumaya karar verdim. Bakalım o kadar kötümüymüş düşüncesiyle başladım bu kitaba. Bu arada hayır, kötü değilmiş. Sonunu bilerek okumama rağmen konusu yine de etkileyiciydi.

Arka kapak yazısını alıntılamak isterdim fakat pek de gerçeği yansıtmayan bir yazı olmuş. Bu yüzden öncelikle konudan bahsetmek istiyorum. Will, çok çok hareketli bir yaşantısı olan başarılı bir iş adamı, bir motosiklet kazası geçirip felçli kalıyor ve bu durumu kabullenmekte fazlasıyla zorlanıyor. Lou ise kasabasını daha önce terketmemiş, küçük dünyasında mutlu mesut ailesiyle yaşayan, tuhaf giyim alışkanlıklarına sahip bir kadın ve yeni işsiz kalmış. Kitap Lou’nun Will’e bakıcı olmasını ve aralarında gelişen ilişkiyi anlatıyor.

Kitabın büyük kısmı Lou’nun ağzından yazılmış olmasına rağmen benim için bu Will’in hikayesiydi. Bu kitap bana hiç düşünmediğim konuları düşündürdü. Daha önce felçli kalmanın nasıl hissettirebileceğini, çaresizliğini, normal hayatta yaptığın ve önemsemediğin işlerin (kendi kendine yemek yemenin dahi) ne kadar önemli olabileceğini hiç düşünmemiştim. Aynı şekilde ötenazi hakkında da çok azcık bilgim olmasına rağmen yargılarım çok keskindi. Ayrıca yazarın üslubunu çok eğlenceli buldum, böyle ağır konulardan bahsederken bile bir anda çok eğlenceli repliklere geçiveriyordu.

Will’in sevgisini gösterme biçimi, kızın hayatını değiştirmeye çalışması çok hoşuma gitti. Bence bir insan için yapılabilecek en güzel şeyleri yaptı. Yine de sadece bir aşk romanı okuma niyetiyle başlarsanız kitaba, beklentilerinizi karşılamayabilir. Daha geniş bakılması gereken bir kitaptı bana göre.

Sağlıcakla kalın, Yorumlarınızı da eksik etmeyin ^_^

10 Eylül 2013 Salı

Cruel City

Bu yazıyı size uzun bir aradan sonra, uzak diyarlardan yazıyorum sevgili okuyucular. Şu anda bulunduğum yerde kitap bulmam zor olduğundan ve etrafımda fazlasıyla asyalı vatandaş bulunduğundan kendimi kore dizilerine vermiş durumdayım. Bu durumun Türkiye'ye dönüşümle düzeleceğine inanıyorum, gerçekten okumak istediğim kitaplar var çünkü!



Konu başlığım olan Cruel City dizisine gelinceee...Türü, suç-aksiyon-romantik olan dizi geçtiğimiz mayıs yayınlanmaya başladı, yani oldukça güncel bir dizi. Konusu da amerikan dizilerinde sıkça görebileceğimiz fakat benim kore dizilerinde ilk kez rastladığım bir konuydu. Uyuşturucu şebekesine sızmış, büyük amaçları olan bir gizli polisin hikayesini anlatıyor dizi. Doktor'un Oğlu'nun, tek başına 20 adamı alt eden günümüz süper kahramanının hikayesi. Adamlar karşısına neden tabanca yerine her seferinde! sopayla çıktılar anlayamadım, belli ki adamı o elinizdekiyle yenemiyorsunuz, hiç kafa çalışmıyor. Diziyi övgülerden etkilenerek izlemeye başladım. Başlarda gerçekten heyecanlandığım da doğrudur ama dizi benim için bir yerden sonra tatmin edicilikten uzaklaşmaya başladı.

1 Ağustos 2013 Perşembe

The Newsroom

The Newsroom, HBO kanalının ilk sezonu  2012 yazında yayınlanan, şu anda da 2. seonu yayınlanmakta olan muhteşem dizisi. HBO'ya karşı saygım Game of Thrones ile başlamış ve bu diziyle de artmıştır. Gerçekten sağlam diziler yapıyorlar ki, The Newsroom'u da en iyi bu sıfatla tanımlayabilirim. "Sağlam"


The Newsroom, adından da anlaşılacağı gibi bir haber stüdyosunda geçiyor. Haberlerin yapım sürecini, çalışanların sıra dışı ilişkilerini izliyoruz. Ve siz, bunu duyunca "sıkıcı" damgasını yapıştırıyorsunuz fakat kesinlikle öyle değil. Çok önemli bilgilerin zekice esprilerle harmanlandığı bir dizi bu.

Yapım bir sene öncesinin haberlerini, tarih vererek işliyor. Örneğin geçen seneki bir bölümün olayı, 'Bin Ladin'in yakalanması'ydı. Sunucumuz Will McAvoy ve ekibi, reytinglerden çok gerçek haberleri önemsiyorlar bu yüzden de bir çok sorun yaşıyorlar. Will McAvoy'un daha ilk bölümde Amerika ile ilgili yaptığı konuşma sizi diziye bağlamaya yetecektir. İlk sezon çeviriyle ilgili sorunlar yaşamış olsak da (dizide çok hızlı konuşuluyor ve çok fazla terim geçiyor) daha sonraları bu durum iyileşti. İkinci sezonun çevirileri ise özellikle çok iyi, çevirmenleri tebrik etmek lazım.

19 Temmuz 2013 Cuma

7th Grade Civil Servant

7th Grade Civil Servant, MBC'nin 20 bölümlük aksiyon/romantik/komedi dizisi. Dizi bu yılın ocak-mart tarihleri arasında yayınlandı. Ben de yayınlandığı dönemde izledim ve çok beğendim. Şöyle bir gerçek var ki kore dizilerinde genellikle romantik-komediyi tercih ederim, dramlardan korkarım çünkü, özellikle de kore dramlarından. İzlediğim romantik-komedilerde de aksiyonlu olanına daha önce rastlamamıştım. Hem de sıradan bir aksiyon değil, ajanlı aksiyon dizisi! Ajanlı dizilere, filmlere, kitaplara ayrı bir düşkünlüğüm vardır da. Baş karakterler, görsel açıdan pek tarzım olmasalar da dizi, bünyesinde gerçekten sevdiğim unsurlar barındırıyordu, e izlememek olmazdı.

Kim Seo Won & Han Gil Ro

Kim Seo Won bir köyde büyümüş, çok komik ve tuhaf bir ailesi var. Kendisi memurluk sınavlarına hazırlanıyor ve part-time işlerde çalışıyor. Paraya ihtiyacı olduğundan arkadaşının randevu ayarlayan şirketine kaydoluyor, önemsediği şey bir koca bulmak değil, her randevu için şirketten alacağı ücret.
Han Gil Ro ise zengin bir ailede, ilgisiz ama otoriter bir babayla büyümüş. Küçüklüğünden beri hayali, bir NIS (bizdeki MIT) ajanı olmak. Bunun için de silahları öğrenmiş, dövüş becerilerini geliştirmiş, araba yarışlarına katılmış vs. Bu sebeplerden dolayı da kendisinin en iyisi olduğunu düşünüyor. Biraz züppe anlayacağınız.